Depresif günler...

Dün blogda uzun bir aradan sonra ilk postu yayınladım çok şükür, bugün sıra geldi dertleşmeye…

İnci yeni doğduğunda bile blogu bu kadar boşlamamıştım. Ufak tefek de olsa yazı yazabiliyor, kendimde o hevesi bulabiliyordum ama son dönemde inanın zerre kadar enerji bulamadım. Siz yabancı değilsiniz yıllardır beni tanıyorsunuz. Zaman zaman depresif veya tatsız dönemlerim olmuştur ama ilk kez bu kadar bitik hissettim. Etrafımda çok psikolog olduğu için depresyon tanısı koymak çok da zor olmadı. Bırakın blog yazmayı nefes alamaya halim ve isteğim yoktu :(

Mayıs ayında çok sevdiğim birini kaybetmemle hayat bağlarım zedelendi. Onu düşünüp hayatı ve anlamsızlığını (veya anlamlılığını) sorgularken kendimi derin düşüncelerin içinde buluverdim. Aynı zamanda ülke olarak içinde bulunduğumuz kaos ortamı, şehitlerimiz, dağılan aileler, kopan ağıtlar bir yandan canımı acıtırken en son Bodrum'da kıyıya vuran masum çocuklardan sonra bende teller koptu. O gece yaklaşık 1 şişe şarap içip gece boyu ağlayarak girdiğim batsın bu dünya modundan normal hayata dönüşüm fazla ağır olmayan bir antidepresan tedavisi ile başladı. Şu an 1 aydır bu ilacı kullanıp modumu düzgün tutmaya, işime gücüme bakıp, evimi ve çocuğumu ihmal etmemeye çalışıyorum. Hayatımda ilk kez bir ilaca ihtiyaç duyacak kadar tükendim. Genelde kendi modunu kendi onarabilen ve çabuk düzelen biriyken ben ne zaman bu hale geldim diye düşünmeye başladım. Bir süre daha bu tedaviyi sürdürmeyi düşünüyorum. Haa bu arada saçlarımı da kısa kestirdim, iyi geldi :)




Ülkenin bu sosyolojik ve ekonomik çöküşü içerisinde eşim hala kendine uygun bir iş bulamadığı için (hangi firma ile görüşmeye gitse fazla kalifiye kalıyor) eşimde yarattığı karamsarlık da bütün bunlara tuz biber oldu.

Bunun dışında beden sağlığımız iyi, tatiller ruh sağlığımıza ufak da olsa iyi geldi ama bu ülkede bunu sürdürmek ne mümkün? Şimdi bana iyi gelen şeyleri yapıp işime odaklanmaya çalışıyorum. Hayatta değiştiremeyeceğim şeyler için sabır göstermeye ve değiştirebileceğim şeyler için güçlenmeye çalışıyorum.

Sabırla beklediğiniz ve beni ve blogu unutmadığınız ve hatta merak edip mesajlar yolladığınız için çok teşekkür ediyorum. Bu da böyle bir dönemdi ve yavaş yavaş geçiyor. Allah daha büyük dertler vermesin. Ama işte ben de çok hassas bir insanım. Olayların illa ki benim başıma gelmesi gerekmiyor, bu haddinden fazla empati kurma durumum sonunda beni tüketti. Artık biraz bencillik yapıp kendimi savunmaya alıyorum.

Ülkemiz bu kadar tatsız bir gündem yaşarken lay lay lom yaşamaya halim kalmadığı için ve insanlık can çekişirken günlük sıradan hayatımı yaşarken bile utanç duyduğum bu günlerde toparlanmak zor olsa da kaldığım yerden devam edeceğim.

Bu dünyanın derdi bitmez ama daha aydınlık günlerde görüşmek üzere…

Böyle hediyelerle yüzümüz gülüyor tabi :)

Diyetisyen Serap Orak Tufan

27 Ekim 2015 

10 yorum:

  1. Serap hanım hoşgeldiniz. Resimlerinizdeki gibi yüzünüzden o tatlı gülüşünüz eksik olmasın. Hele şu seçimler geçsin iş piyasası da canlanacaktır eşiniz için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz iş çıkmadı bakalım ne olacak… İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Anlattıklarınıza üzüldüm, ama şu an iyi olduğunuza sevindim...bu ülkede depresyona girmek işten değil...umarım bir daha yaşamazsınız :) sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik iyiyim Ebru Hanım, çok haklısınız bırakın ülkemizi, dünya hergün kötüye gidiyor. Sabretmeliyiz...

      Sil
  3. saçlarınız harika olmuş, sıkıntılar hepimiz için geçerli, kalbimizi olabildiğince ferah tutmalıyız;)

    YanıtlaSil
  4. Serap hn sizi cok iyi anliyorum hassas oldugunuzu size geldigimde anlamistim.insanlik tarihinde daha beter olaylar olmustur ve olacaktir biz tarihin bu donemine denk geldik sadece.yapabilecegimiz tek sey kabullenip kendimizi mutlu eden seyler yapmak siz mutluysaniz cevrenize enerji verebilirsiniz.insanoglu bireysel olarak baska birsey yapamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, sabretmeliyiz ve elimizden geldiğince önce kendi dünyamızı sonra da başkalarınınkini güzelleştirmeliyiz...

      Sil
  5. Serap Hanım merhaba,
    Sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. Yazıyı seçimlerden önce yazmışsınız.. şimdi ki durum hakkında ne düşünüyosunuz açıkçası merak ettim. Ben hayretler içindeyim ve 1 kasımdan itibaren kendime gelemedim.Bugünlerinde gececeğini ve çocuklarımızın özgür, aydın ve çağdaş bir ülkede yaşayacağını umuyorum. arayı yine uzatmışsınız. .Benimde 19 aylık bir kızım var ..Sizi takip etmek, kızını hakkında yazdıklarınızı okumak beni mutlu ediyor .. Lütfen devam edin.. Sevgiyle kalın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçim sonrası bana bir olgunluk çöktü. Bu ülkeyi anladım. Artık asgari ücretli çalışanlar, emekliler, madenciler, depremzedeler, fakir fukura için kılımı kıpırdatmam. Yerim içerim, kazandığım paraya bakarım. Gezer tozar eğlenirim. Kendi hakkını savunamayanlar için ruh sağlığımızı bozduğumuza, üzülüp depresyona girdiğimize değdi mi? Hayır değmedi. Millet halinden memnunmuş da kaba olacak ama biz tabiri caizse bir tarafımızı yırtmışız. Asgari ücretiyle, sigortası olmadan şakşakçılığa devam etsinler bakalım… Ben yaşamaya bakarım, zaten blogumu bu kadar düzenli yazmaya başlama nedenim de budur, artık haber de okumam, canımı da sıkmam. İşime bakarım...

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...